7 Nisan 2014 Pazartesi

18. Ayda neler oluyor? Uyku Eğitimi Sırası bizde...

18. ayın bir çok açıdan dönüm noktası olduğunu düşünürdüm, gerçekte de öyle olduğuna karar verdim. Kızım Asya daha çok anlıyor, daha çok algılıyor olanı biteni, yarım yamalak konuşmasıyla derdini daha iyi anlatıyor. Bu ay bizim için en büyük değişim odasında ve kendi yatağında uyumaya başlamak oldu. Bu maceramızı kısaca anlatayım.

Peki biz ne yaptık? 18. ay başlar başlamaz Asya'nın odasında daha fazla vakit geçirmeye başladık. Ve gündüz uykularında da anneannesi odasında oynatarak uyutmaya başladı. Ve bir akşam yaklaşık 15-20 dakikalık pijama-emme-kitap-nenni rutininden sonra Asya kendi yatağında kendi rızasıyla uyuya kaldı. İşte o an HER ŞEYİN BİR ZAMANI VARMIŞ diye düşündüm ve yaklaşık 2 haftadır bu böyle devam ediyor. Yatağı biraz kalabalık, tüm peluş dostları da Asya ile beraber uyuyor ama olsun, çoook yol katettik. Niye 18. aya kadar bekledim şöyle bir hatırlayayım:

Kimi anneler 4. aydan sonra odasını ayırarak bebeğini en erken dönemde bağımsızlık hissine alıştıracağını ve anne-baba'nın kendi özel yaşamını da bu şekilde daha iyi koruyabileceğini düşünüyor. Odasını erken dönemde ayırmanın bebeğin gece uyanmalarını azalttığına dair de söylentiler var. Bu konuda başarıya ulaşmış ebeveynler de olabilir. Ama ben çok erken dönemde oda ayırmanın psikolojik açıdan ve devamında diğer gelişim alanları açısından pek de iyi olmadığını düşünüyorum. Neden böyle düşündüğümü "Uyku Eğitimi" ile ilgili yazımda biraz anlatmıştım. Çevresine (özellikle birincil bakım verene-genelde anne) bu kadar muhtaç, tüm ruh ve beden düzenlemesini çevresine göre belirlemeye çalışan ve dünyaya bu kadar savunmasız gelen insan yavrularının bir süre daha anne ile aynı ortamda uyuması gerektiğini düşünüyorum. Peki neden, biraz daha anlatayım...

0-4 ay arası hala dünyaya adapte olmaya çalışan ve anne karnında olmadığını anlamaya, anlamlandırmaya çalışan yavrular sık uyanır sık acıkır, gece kaka yapar vb. Yani öncelikle birincil ihtiyaçları gereği ebeveynlerinin etrafta olmasına muhtaçtır. İkincil olarak, evrimsel bakış açısına göre çok eski çağlarda insanın evrimleşme süreçlerinden hala dört ayak üzerinde olduğu zamanlarda, hamileliğin 52 hafta (yani şimdikinden 3 ay fazla) olduğuna dair iddialar var. Şimdiki hamilelik süresiyle farkına bakacak olursak bilinçaltında bu süreyi hissetmemizi daha iyi anlayabilir ve özellikle ilk 3 ay anne karnındaymış gibi hissetme ihtiyacından bahsedebiliriz. (Kolik vb. ağlamaları olan bebeklerin de sebepsiz yere değil de evrimsel kökenlerine istinaden ağladıklarını ileri süren bilim insanları var hiç de mantıksız değil) Dünyaya yabancı hisseden ve henüz anne karnında olduğunu düşünmek isteyen bebeğimizi de yine bu sebeplerle, doğduğu andan itibaren kimseyi dinlemeden mümkün olduğunca kucaklamalı ve ona bol bol sarılmalıyız, ve yanımızdan mümkün olduğunca ayırmamalıyız.

Fiziksel ve evrimsel sebeplerden sonra sıra geldi psikolojik nedenlerimize... Bebeğimiz doğduğu andan itibaren birilerine bağ kurma-bağlanma ihtiyacı hisseder ve bu ihtiyaç gelecek yaşantılarını da belirleyici bir süreç başlatır. Bu açıdan da etrafta her türlü ihtiyacı en sevecen ve duyarlı şekilde karşılayabilen ebeveynlerin bulunması önce psikolojik gelişim ve bunun etkisinde diğer tüm gelişim alanları için çok önemlidir. Ayrıca, batı kültürlerine göre daha iç içe, daha dokunsal, aile bireylerinin sınırlarının daha kesişik, ilişkilerin ve algıların daha birbirine bağlı olduğu kültürümüzde; bebeklerin annesinin yakınında olmasının daha işlevsel olduğunu düşünüyorum. Başka bir deyişle, bir çok şey gibi tüm uyku eğitimlerinin, bizim kültürümüzde ve bizim aile işleyişlerimizde nasıl etkileri olduğunu bilmeden ve düşünmeden uygulamamak gerektiğini düşünüyorum ve bebeğimiz büyütürken bir şeyleri uygulamak istiyor ama bir türlü içimize sindiremiyorsak ya iyice araştırmalıyız ya da ertelemeliyiz/vazgeçmeliyiz.

Bebiklerimiz için bir diğer önemli dönem 8-18 ay arasıdır ve bu dönemde bebekler yoğun "ayrılık kaygısı" yaşarlar. Bebeklerde "nesne devamlılığı/sürerliği algısı" (bir şeyin ortadan kaybolduğunda tamamen yok olmadığının anlaşılması) henüz gelişmekte olduğundan, ebeveynlerinden (özellikle annesinden) uzakta olmak pek hoşuna gitmeyecektir. Bu dönemde işe başlayan anneler için tavsiyem sürekli konuşarak (anlasın veya anlamasın) geri geleceklerini anlatmalarıdır. Ce-ee oyunun sadece eğlence amaçlı olmadığını, bebeğin kaybolan bir şeyin geri geldiğini anlaması ve anlamlandırması için çok güzel bir oyun olduğunu buradan anlayabiliriz. Biz kızmla 6. aydan itibaren sürekli anne yok/anne var oyunu oynadık ve bence çok faydasını gördük.

İşte tüm yukarıdaki dinamiklerden sebep, 18. aya kadar bebeğin anne babasıyla aynı odada ama farklı yatakta uyumasının bir sakıncası olmadığını düşünüyorum. Ama uyku eğitimi konusunda "geç kalmış" bir anne olarak (geç oldu ama güç olmadı) uyku eğitimi konusunda çok disiplinli görüşlerin bu konuda neler düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Lakin her şeyin bir zamanı vardır, benim annelere tavsiyem 4-8 aylar arasında bebekleri kendi odasında uyutmayı öğrenemediyse 18. aya kadar beklesinler ki bir kritik dönem daha atlatılmış olsun. Bu dönemden önce bebeğini ağlatmadan ve sağlıklı bir şekilde oda/uyku meselesini çözen arkadaşlarında önünde düğme ilikliyorum.

Bu arada gece yatağımız benim benimsediğim montessori yaklaşımının öngördüğü düzende değil henüz (yer yatağı veya bebeğin istediği zaman kalkıp çıkabileceği bir şekilde değil). Çünkü ben gece uykusu için henüz göze alamıyorum, çünkü kızım geceleri oraya buraya çok çarpıyor, ama yakında onu da değiştireceğim. Lakin gündüzleri daha sakin uyuduğu için yatağının önüne koyduğumuz yer yatağında yatıyor, ilgilisine...

18. ayda yaptığımız etkinlikleri de başka bir yazımda paylaşacağım, ama bir diğer önemli gelişmemizden bahsedeyim. Ben anlamama rağmen kızım bana "kaka"sının geldiğini söyledi. Biz sanırım gelecek ay tuvalet eğitimine başlayabiliriz diye düşünüyorum =)


Hiç yorum yok: